5 Nisan 2008 Cumartesi

DERNEK YÖNETİM KURULU TOPLANTILARI

Derneğimiz Kuruluş Çalışmalarını tamamladı. Kurucu Yönetim Kurulu Üyeleri 03.04.2008 günü biraraya gelerek önümüzdeki dönemde yapılacak işler hakkında ön çalışma yaptılar.















İlk Toplantımıza Sağlık Hakkı Hareketi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Derneğimizin kuruluşunda büyük emek sarfeden Dr Mustafa SÜTLAŞ'da katıldı.

Toplantıda:
1. Düzenli olarak biraraya gelinmesi.
2. Kurucu Yönetim Kuruluna ve Üyelere yönelik iç eğitim planlanması.
3. Çalışma Programı Çıkarılması.
4. İletişim Kanallarının programlanması,
gibi konular görüşüldü.

Buna Göre Derneğimizin Yönetim Kurulu ve kurucu üyeler toplantısı her ayın 1. ve 3. çarşamba günü saat: 17.00 da SES'de olacaktır. SES ADRES: 1. Anafartalar Mahallesi 3. Sokak Saygın Apartmanı Kat:5 Daire:10 Manisa (Beyaz Fil Karşı Ara Sokağı Emek Matbaası Yanı) Tüm Kurucu üyelerimizi toplantılara katılmaya çağırıyoruz.








Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı: Fadıl GEZEN (Emekli Memur)
Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi: Mustafa ÇEKER (Emekli Öğretmen)
Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi: Elçin MERCÜL (Eğitimci-Yazar)
Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi: Filiz GÖKKAYA (Eczacı)
Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi: Bilal KILIÇ (İşçi Emeklisi)

7 Mart 2008 Cuma

DERNEK BAŞVURUSU BU GÜN YAPILDI

Manisa Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları Derneği bu gün 07.03.2008 Cuma günü resmi başvurusunu tamamladı. 30 kurucu üye ile yapılan başvuruyu geçici başkan Fadıl GEZEN yaptı. Manisa'da Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları konularında duyarlı bir grup sağlık meslek mensubu (Doktor, Eczacı, Ebe, Hemşire, Sağlık Teknisyeni), Avukat, Öğretmen, Emekli işçi, Emekli memurdan oluşan 30 kişi dernek kurucuları oldular.
Resmi işlemlerin tamamlanmasından sonra hızla üye çalışmasına başlayacak ve Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları konusunda ciddi çalışmalar yapacağız. Şimdiden tüm hastalar, hasta yakınları ve duyarlı yurttaşlarımızı dernek çalışmalarına ve üyeliğe davet ediyoruz.


Saygılarımızla
Kurucular Kurulu Adına
Fadıl GEZEN
Kurucu Başkan

19 Ocak 2008 Cumartesi

ASIL EŞEK KİM?

Poliklinik önünde durmuş öylece bağrışıyorlardı.
Doktor:- Eşek senin babandır.
Hasta: -Asıl eşek senin babandır.
Doktor:- Terbiyesiz.
Hasta: -Asıl terbiyesiz sensin.
Doktor:-Ya defolup gitsene buradan.
Hasta: -Asıl sen defol.
Karşılıklı hakaretler ve hastanın asıllı cevapları. Koridorda yüze yakın insan bir sinema izler gibi izliyordu yaşananları. Hastanın her sesini yükselterek bağrışı kimi hastalarda gülümsemeye yol açıyor diğer yandan bu durum koridordaki diğer doktor ve sağlık personellerinde hafiften bir gol yemiş hissiyatı uyandırıyordu. Gol yemenin hıncıyla doktor arkadaşlarına nerde kontra atak der gibi bakıyorlardı diğer doktor ve sağlık çalışanları.
Doktor gecikmiyor ve daha bir celalleniyor bağırıp hastayı bertaraf etme telaşı ile araya polisli ve devlet memuruna hakaretli cümleleri sıkıştırmayı da ihmal etmiyordu. Az önce gülümseyen hastalara da avantajlı durumda olduğunu hatırlatıyordu bir bakıma. Hastalarda geri adım anlamında önüne bakmalar görüldüğünde maç bitmişti.
Sağlık çalışanlarında beklenen kontratağı görmenin tebessümü hastalarda deplasmanda olmanın hüznü vardı umutlar bir daha ki rövanştaydı.
Bir süre sonra doktor odasına girmiş hastada söylenerek oradan uzaklaşmaktaydı. Hastalarda bu doktor hep böyle sorun çıkarıyor iyi oldu havası, sağlık çalışanlarında da sorun çıkaranın hasta olduğu fikri hakimdi.
Sağlık çalışanlarının ve hastaların farklı açılardan bakarak haklı oldukları iddiasına bir diyeceğim yok. Zaten olayla ilgili ek bilgi edinme gereksinimi de duymadım.
Sizce kim haklıdır doktor mu, hastamı diye de sormayacağım.
Sorun bu değil ki. Sorun insanların bu derece gerginleşerek yüz yüze gelmeleri değimli?
Yaşananlarda bir cinnet hali var dersem herhalde abartmış olmam.
Ne yani bu gün doktor olan yarın hasta olmayacak mı? Yada doktora o şekilde bağıran hastanın çocuğu doktorun yerinde olsaydı ne düşünürdü?
Peki, şuan mecliste kabul edilen 2008 bütçesinden iki tarafa da ayrılan payın aynı olduğunu bilselerdi aynı şekilde bağırırlar mıydı?
Bütçeden sağlığa ayrılan payın sadece % 6 olduğunu, ama faizler ve dış borç ödemelerine bütçenin % 39 unun ayrıldığını duysalardı yinede bu derece öfke duyarlar mıydı bir birlerine?
Sağlığa ayrılan % 6 içinde doktorun maaşı, bebeğin aşısı, yeni açılacak sağlık kurumlarının yatırım giderlerinin yanında özel sağlık kuruluşlarına verilen teşviklerinde olduğunu bilselerdi acaba bir şey değişir miydi?
Asıl önceliklerinin birbirlerine “asıl senin….” demek yerine birada olmak olduğuna karar verselerdi.
Hasta:-Doktor evladım neden böyle niye biz hak ettiğimiz sağlık hizmetini
alamıyoruz?
Doktor:- Bak amca/teyze bütçeden sağlığa ayrılan pay yetersiz bu yüzden ben yeterli maaş alamıyorum, yeterli personel alınmadığı için çok çalışmak zorunda kalıyorum. Sende burada sıra bekliyorsun.
Hasta: -Doktor evladım bu bütçeden sağlığa daha fazla pay ayırsınlar o zaman.
Doktor:-Bu biraz zor çünkü bütçeden sağlığa fazla pay ayrılırsa faizler ve dış borç ödemelerine ayrılan kısımda azalma oluyor bu durumda IMF’nin hoşuna gitmiyor. Hükümette IMF’nin hoşuna gitmeyenden hoşlanmıyor.
Hasta:- O zaman hükümetin bizim hoşumuza giden bir bütçe yapmasını nasıl sağlarız onu düşünelim.
Doktor:-Bunun için senin bana benimde sana küfretmememiz lazım. Oturup konuşmamız lazım. Bir arada olmamız lazım. Senin anlayacağın zor iş en iyisi sen defol git buradan zaten işim başımdan aşkın.
Hasta:- Asıl sen defol.
Sağlıcakla…

8 Aralık 2007 Cumartesi

HASTA MI? İNSAN MI?

HASTA MI, İNSAN MI?

Genellikle şöyle der doktor. “Size birkaç test yapmamız lazım. Kan, idrar, röntgen vs.” Tam o ara “Neyim var doktor?” sorusuna şu cevabı alırsınız. “Test sonuçların çıksın konuşuruz.”

Geçenlerde bir tıp dergisinde bir tıp doktoru şöyle yazmış. “Artık herkese aksi ispatlanıncaya kadar hasta muamelesi yapılıyor.”

Yazıyı okurken acaba haksız bir itham mı diye düşündüm. Hiçte haksız değil. Gerçektende son yıllarda insanlara “hasta” muamelesi yapılıyor. Öyle ki onca tetkikten sonra hastalığı çıkmayan kendini eksik hissediyor.

Hastanelere başvuran sayısı ile tetkik sayısı arasında oransal artış istatistiksel olarak ne durumda bilmiyorum ama şundan eminim son yıllarda bu oran çok fazla artmıştır.

Tetkik isteme sayısındaki artış hükümetin bile canını sıkıyor. Öyle ki bir takım önlemlerle bunu azaltmaya çalışıyor. Örneğin paket uygulama. Yine hastaneye başvuranlar bilirler (özellikle Celal Bayar Hastanesi) Doktor şöyle der. Sana şu tetkikleri yapmamız gerekiyor ama paketin doldu. Ya seni yatırıp bu tetkikleri yapacağız, ya cepten ödeyeceksin veya sonra gelip yaptır. Hatta şöyle bir uygulama bile duyduk. “Sana burada yapabileceğimiz tetkikleri yapalım. Sağlık ocaklarında yapılan şu tetkikleri de yaptırıp öyle gelin.”

Son günlerde sağlık ocaklarına başvuran vatandaşların elinde bu hastanelerden verilen tetkik istek kağıtları görmeye başladık.

Bu yazdıklarım hastaların ifadelerinden öğrendiklerim. Elbette hükümetlerin sağlık harcamalarında kısıntı yapması doğru değil, doktorlar her istedikleri tetkikleri yaptırabilsinler. Ancak sizce de bu tetkikler biraz abartılmadı mı?

Şimdi ben karikatürde ifade edildiği şekli ile doktorların kafa karıştırmak için tahlil istediğini düşünmüyorum. Ama burada bir yanlışlık, bir sakatlık olduğu kesin.

İNSEV (İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı)’in bir sunumuna katılmıştım. Şöyle demişti eğitimci: “Hastalıkların önemli kısmı dört nedene dayanıyor. 1. Genetik faktörler 2. Kötü Beslenme(az-çok) 3. Hareketsiz Yaşam 4. Sigara. Bu dört faktörle yeterince mücadele edilirse çoğu hastalık ortadan kalkacaktır.

Şöyle düşünelim. Sigara içen hastasıyla bu anlamda ilgilenmeyen bir hekimin her seferinde solunum fonksiyon testi istemesi veya sürekli nefes açıcı ilaç vermesi ne kadar anlamlı görülebilir?

Sağlıkta yaşanan her türlü olumsuzlukta belki sağlık mesleklerine mensup olmamızdan kaynaklı şöyle bir refleks gösteriyoruz. Sağlıkta yaşanan olumsuzluklardan tamamıyla karar vericiler dolayısı ile de hükümetin sorumluluğunda olduğunu iddia ediyor ve kendi sorumluluğunuzu görmezden geliyoruz.

Unutmamamız gereken beklide en önemli nokta, sağlık hizmetini sunanlar olarak karar alıcılar kadar olmasa da, sorumluluğumuz var ve bundan kaçamayız.

Sağlıcakla…